Türkiye'nin unutulmaz ismi, efsane ustası Kemal Sunal'ı ölüm yıldönümünde arkadaşı anlattı.

Kelimelerle anlatılamayacak bir değer olan Kemal Sunal'ı 3 Temmuz 2000 tarihinde, bir sinema filminin çekimleri için bindiği uçakta kalp krizi geçirmesi sebebi ile kaybetmiştik.

Tiyatro ile sanat hayatına başlayan unutulmaz isim hem ekranların hem de seyircilerin vazgeçilmezi olarak kayatımızdan hiç çıkmamaışçasına bizlerle olmaya devam ediyor.

Kendi ağzından, ilk yıllarını ve komediye yönelişini "Nasıl oldu bilmem, ben kendimi sahici bir sahnede seyircilerin arasında buldum. Ses Tiyatrosu'ndaki ilk rolüm çok kısaydı. Üç dakika sahnede ya kalıyor ya kalmıyordum. Öyle pek bir şey söylediğimi de hatırlamıyorum. Sahnenin bir ucundan girip öbür ucundan çıkıyordum. Ne yaptığımı da pek hatırlamıyorum ama seyirci kahkahadan kırılıyor. Bu da benim hoşuma gitmişti. Bildiğiniz gibi o gün bu gündür insanları güldürmeyi seviyorum." şeklinde anlatan dev sanatçı, gerçek hayatında ise bunun tam tersine olduğunu yine kendi sözleri ile "Ben özel hayatımda çok az konuşan, çok soğuk bir adamım" "aynı zamanda iş ve ev yaşamında titizim" açıklıyordu.

Kemal Sunal: Halkın hem kalbinde hem de gülücüklerinde yaşıyor - bianet

Tarihe damga vuran sinema başarısını ise "Antalya Film Festivali’nde Kapıcılar Kralı filmiyle, En İyi Erkek Oyuncu ödülünü aldım. Antalya’da ve Türk sinema tarihinde böyle bir şey yok. Komedyene değil, bu ödül hep jönlere verilmiş. İlk defa ben yıktım o sistemi. Sonra Sinema Yazarları Derneği’nin ilk ödülünü, yine aynı filmle ben aldım. Ondan sonra da başarılı filmler yapmadım değil ama festivallere göndermedik. O nedenle başka ödül çıkartamadık." sözleri ile anlatan efsane bugün de diğer günler gibi yine özlemle anıldı.

Unutulmaz

Bu arada kendisi ile özdeşleşen "Şaban" ismini ise yine usta "Bundan sonra filmlerde Şaban adını koymasak bile, değişen bir şey olacağını zannetmiyorum. Millet Şaban olarak biliyor. Bu yıl, firma yanlışlık yaptı. Film adım Niyazi. Adının Atla Gel Niyazi olması lazım. Afişler, lobiler hepsinde Atla Gel Şaban oldu. Seyircilerden bir kişi çıkıp da, filmdeki adın Niyazi, afişte Şaban, demedi. Farkına bile varmadı. Kemal Sunal’ın adı, Niyazi olsa ne olur, Şaban olsa ne olur?" diyerek çarpıcı bir detay ile açıklamıştı.

Kemal Sunal'ın efsane filmi Şendul Şaban'daki küçük kız bakın kim çıktı!

Kıymetlimiz Kemal Sunal'ın eşi tarafından yazılan anı kitabında ise ev halkına sanatçı olduğunun ağırlığını hiç hissettirmediğini, eşinin tanımına göre "aile babası" profilini hiçbir zaman bozmadığını, akşam yemeklerine daima vaktinde yetişen, aile ilişkilerine önem veren ve bu düsturda çocukları ile çok iyi arkadaş olan, iş, aile ve komşuluk ilişkilerinde daima sohbeti aranan bir kişilik olduğunu da öğrenmiştik.

Kendisinin de söylediği gibi filmlerinin aksine, çok fazla gülmeyen ve sululuktan hoşlanmayan bir yapıya sahip olan değerli isim hakkında eşi, renkli kıyafetler giymeyi sevdiğini, kendisine gelen mektupların hepsini okuduğunu, yine aynı özenle bu mektuplara cevaplar verdiğini, bizzat postaneye götürüp gönderimlerini yaptığını anlatmıştı.

Bugün de Kemal Sunal’ı arkadaşı Erol Altaca'nın Hürriyet'te verdiği röportajdaki şu sözleri ile andık;

Sıfır ve 2. El araç alacaklar dikkat! Araçlar zamlanıyor Sıfır ve 2. El araç alacaklar dikkat! Araçlar zamlanıyor

Kemal Sunal'ın en iyi 10 filmi (IMDb puanlarına göre) - Sanat Haberleri

“Ali Sunal bir gün bana ‘Hocam, biz hiç dışarıda yemek yemeyiz. Babam götürmüyor ama sizi çok seviyor. Siz söylerseniz kırmaz’ dedi. Kemal’e, ‘Bir yer var. Müthiş et yapıyorlar. Oraya gidelim beraber’ dedim. ‘Yok ben ev dışında bir yerde yemek yemem.  Ne olur ne olmaz’ diye cevap verdi. ‘Biz yiyelim, sen otur bak ama yeme’ dedim. Gittik, mutfağa soktum kendisini. Bütün çalışanları beyaz elbiseli, eldivenli görünce, ‘Burası bizim evden temiz’ dedi. Sonra hepimizden fazla yedi.

Sonra bir gün Ali, ‘Hocam bara da gidelim’ deyince, Beşiktaş’ta bir bara götürdüm. Az sonra müzik başladı. Hiç içmemesine rağmen, en çok içmiş gibi en iyi eğlenen oydu. Yani ortama çabuk uyuyordu. İlk defa ailesini bizimle çıkarttı dışarı. ‘Ben sabah evden çıkarken suyumu evden alır, cebime koyarım. Gittiğim yerde o suyu içerim, zehirleyebilirler’ derdi. Korkuları vardı. Şimdi bakınca kapalı bir sudan niye zehirleneceğini düşünsün ki. Helali hoş olsun, hepsi cimriliktenmiş.

Kemal Sunal bizi Tuzla’daki yazlığına ailece davet etmişti. Bahçeli, havuzlu şahane bir ev. Havuzun başına oturduk. Kemal Bey’e, Burada herhalde çok yüzüyorsunuz deyince, Daha ayağımın başparmağı bile girmiş değil o suya’ dedi. ‘Neden’ dedim. ‘Ben sudan korkarım’ dedi. ‘Ama burası derin değil. Gel beraber girelim’ dedim. ‘Olsun. Ben ayağın ucunu batırayım, sanıyorum boğuluyorum. Böyle bir korkum var’ dedi. Gençken Cağaloğlu’na, Milli Türk Talebe Birliği’ne gidiyormuş. Akşamları Anadolu yakasındaki evine gitmek için Sirkeci’den vapura binmesi gerekiyor ama bir türlü binemiyormuş. Bu batacak deyip sabaha kadar bankta otururmuş. Hiç denize, tatile gitmezmiş.”

BU NE BİÇİM İNEK ŞABAN

Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı - He Adım Hz Şaban - Dailymotion Video

"Kızım İrem 5 yaşındayken Tuzla’daki evlerine gittik. Kemal Sunal karşısında ciddi ciddi oturuyor. İrem onun yüzüne baktı, baktı... ‘Bu ne biçim İnek Şaban’ deyiverdi. Biz de çok güldük”

CİMRİLİK

Oh Olsun (1973)

“Bir gün ‘Sen gerçekten cimri misin?’ diye sordum. ‘Evet’ dedi. Şaka değilmiş yani. ‘Sanat dünyasının en cimrisi misin? Dansöze 5 lira bile vermedin’ dedim. Cevabı şu oldu: ‘Yok ben ikinciyim. Birinci Tarık Akan. Cebimizde akrep vardır. Ama ben paramı alır bankaya koyarım. O parayı alır borsada çalıştırır, paradan para kazanır. O da böyle cinstir’ dedi.”